Artık tek bir efendinin sadık kölesi
olmaktan kurtulup, önüne gelenin, herkesin kölesi olmak için, insan önce
bir sömürücüyü diyelim, Çarı ortadan kaldırmalıdır. Devrimci güdülerin
ve büyük bir özgürlük idealin olmaksızın böylesi bir siyasal suç
işleyemezsin.
Bu durumda, kişi, diyelim İsa, Marx, Lincoln ya da
Lenin gibi gerçekten büyük bir adamın önderliğinde bir devrimci özgürlük
partisi kurar. Gerçekten büyük olan bu adam senin özgürlüğünü son
derece ciddiye alır.
İşlerini kolaylaştırmak için çevresine küçük
adamlar, yardımcılar, getir-götürcüler toplamak zorundadır, çünkü bu
büyük işi tek başına yürütemez. Üstelik, çevresine küçük büyük adamlar
toplamazsa, sen onu anlamaz, bir kenara iter, adam yerine koymazsın. Bir
sürü küçük büyük adamla çevrilmiş olarak, senin adına güçler ve
yetkiler ele geçirir, ya da bir damla hakikat, ya da yeni, daha iyi bir
inanç bulur sana.
Sayfalar dolusu söylevler yazar, özgürlük
yasaları, vb. şeyler yazar, kendisini ayakta tutacak olan senin yardımın
ve ciddiliğindir. İçinde bulunduğun toplumsal bataklıktan çıkarır seni.
Birçok küçük büyük adamı bir arada tutabilmek, senin güvenini
yitirmemek için gerçekten büyük olan bir adam, derin bir aydın
yalnızlığı içinde, senden ve gürültü patırtıdan uzak ama aynı zamanda
senin yaşamınla yakın bir ilişki içinde, elde edebildiği büyüklüğünden
her gün bir parça vermek, özveride bulunmak zorundadır.
Sana
'öncü'lük edebilmek için, senin onu erişilmez bir tanrıya dönüştürmene
göz yummak zorundadır. Olduğu gibi, sade bir insan olarak kalsa,
diyelim, elinde evlenme cüzdanı olmadığı halde bir kadını sevebilen bir
adam olsa, ona güvenmezsin çünkü, onu olağandışı bir insan olarak görmek
istersin.
Böylece, sen, kendi ellerinle, yeni efendini ortaya
çıkarmış olursun. Kendisine yeni efendi rolü verilmiş büyük adam
büyüklüğünü yitirir, çünkü bu büyüklük, onun sözünü sakınmazlığından,
sadeliğinden, yürekliliğinden ve yaşamla arasındaki gerçek ilişkiden
gelmekteydi.
Büyüklüklerini büyük adamdan sağlamış olan küçük
büyük adamlar, maliye, dışişleri, hükümet, bilim ve sanat alanlarında
büyük görevlere atanırken sen olduğun yerde, yani bataklıkta kalırsın.
Bir, 'mutlu gelecek' yada bir 'Üçüncü Reich' uğruna pılı pırtı içinde
dolaşmayı sürdürürsün. Damları samanla örtülü, duvarları tezekle sıvalı
pis evlerde yaşamayı sürdürürsün. Gerçi kültür sarayınla övünmektesin.
Dilediğince
çekip çevirdiğin, dilediğin biçime soktuğun 'yanılsama'dan hoşnutsun
şimdilik- ancak, senin bu egemenliğin, bir dahaki savaşa ve yeni
efendilerinin koltuklarını yitirmesine dek sürecektir.
Bu küçük
adamlar, saraylardan, malikanelerden değil, senin saflarından
gelmektedirler. Onlar da senin gibi acı ve açlık çektiler. Üstelik, sana
bir yığın söz söyleyerek, senin ve yaşamının, ailenin ve çocuklarının
birer hiç olduğunu anlatıyorlar, aptal, köleliğe elverişli ve
başkalarının kullanacağı birer insan olduğunuzu söylüyorlar.
Size
kişisel özgürlük değil ulusal özgürlük vaat ediyorlar. Size özgüven
değil, devlete saygı, bireysel büyüklük değil, ulusal büyüklük vaat
ediyorlar.
Sana göre ''kişisel özgürlük'' ve kişisel büyüklük soyut birer kavramdan başka bir şey değildir; ulusal özgürlük ve devletin çıkarları sözcükleriyse, seni zevkten dört köşe etmekte; bu yüzden hemen bu sözcüklere sarılıyorsun.
Sense olnlara 'Kurtarıcılar' diyorsun, 'Yeni Kurtarıcılar' ve
bağırıyorsun: 'Heil! Heil! ' 'Viva! Viva! ' 'Yaşaa! Yaşşaa! '
-Dinle Küçük Adam (1946)
-Wilhelm Reich