"İnsan doğumla dünyaya bırakılmaz, zira doğum, ölüm gibi, körlüktür ve fiziki bir eylemdir. Oysa dünyaya bırakılmışlık bir de ruhsal bir edimdir; annenin öteki olduğunu öğrenme süreci, dünyaya atılmanın başlangıcıdır. Atılmak, belki de en şiddetli eylemlerden biridir; hem şiddete maruz kalmayı, hem de saldırganlığı; şiddet uygulamaya hazır olmayı... bunları ve asıl; bir başlangıcı, hayata girişi, dünyaya açılan kapıları karşılar. Dünyaya giriş, acıyı, kendi canından bir parçanın kopuşunu, o parçanın aynı zamanda bütün oluşunu, geride kalanın o parçanın içine yerleştirilme çabasını, kendinde eksilmenin zulmüyle dünyayla tanışma sürecini içerir... Lakin, hangi dünyayla?.. doğumla başlayan ve bir ömür süren öyküde, nesnel gerçeklikle nerede nasıl yüzleşmişsen o tanışıklığın hamuruyla yoğrulmuş dünyayla...
Bu ilk yas; anneden koparak, anneyi tanıma süreci, dünyaya atılmış ilk kancadır da. İlk kancayla birlikte hayatın temel ilkesi, kişiyi kazanca değil, kayba hazırlamaya hizmet eder ve bu hazırlık süreci hiç de kısa sürmez, belli bir güveni gereksinir. Özellikle çocukluk döneminde, dünyanın, bir kez kopuşuna boyun eğdiğimiz, orada, ötede ve öteki olduğuna katlandığımız figürleri alıp gitmesi durumunda geride kalan: ilk kancaya tutunmaktır. Yastır. Elinden kayıp giden parçanın, öteki olduğunu görmek ve yine de o parçanın senin olduğunu bilmek... "
"yeryüzünün her milibahrisinde ve nerede insan varsa orada, ortak paydalarımız ayrılıklarımızdan fazladır ve bu metinde sözü edilen özgünlükler, bu ortak paydayı eksiltmez, zenginleştirir. karşı çıktığım, ne batı'nın uygarlık birikimi, ne de bu ortak paydadır... karşı çıktığım; batılı bilim adamlarının, beyaz, erkek, 175 cm boyunda ve 72 kg ağırlığındaki batılı ‘ortalama' insanla yaptıkları çalışmalardan elde edilen bilgilerin, tartışılmaz evrensel doğrularmış gibi, üstelik insanın ruhsallığına uygulanması, hastane koridorlarına taşınmasıdır. bu, psikiyatrinin kör noktasıdır."
-cemal dindar
0 Response to " "
Yorum Gönder